• GEN DEĞİŞİKLİĞİ HASTALIKLARI GELİŞTİRME KONUSUNDA POZİTİF SONUÇ ALINDI

    İNSANLIĞIN KADERİ DEĞİŞİRYOR

  • SAMSUNG DDR4 RAM ÜRETİMİNE BAŞLADI

  • YAKINDA İNSANLAR İSTEDİKLERİ GİBİ UZAYA CIKABİLECEK

    SPACEX YAKINDA YÖRÜNGEYE İNSAN TAŞIYA BİLECEK

  • ADAMIN ÇIĞLIĞI POLİSİN GELMESİNE NEDEN OLDU

    ÖRÜMCEKTEN KORKAN ADAM ÇIĞLIK ATTI

  • 17 Aralık 2015 Perşembe

    sitemi kapattığım için yeni sitemden yayınlarımı okuya bilirisniz.http://bilginyaman.com/

    MAALESEF BAZI NEDENLERDEN DOLAYI BU SİTEYİ KAPATIMIŞ BULUNMAKTAYIM YENİ SİTEMİZ bilginyaman.com

    YAYINLAMA  19:28  |  in    |  Daha Fazla»

    sitemi kapattığım için yeni sitemden yayınlarımı okuya bilirisniz.http://bilginyaman.com/

    8 Aralık 2015 Salı

    Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (kısaca KAAÖ; İngilizce: North Atlantic Treaty Organization, kısaca NATO; Fransızca: Organisation du traité de l'Atlantique Nord, kısaca OTAN), 4 Nisan 1949'da 12 ülke tarafından imzalanan Kuzey Atlantik Antlaşması'na dayanarak kurulan ve farklı dönemlerde 16 ülkenin daha katıldığı uluslararası askerî ittifak. Örgüt üyeleri herhangi bir dış güçten gelebilecek saldırıya karşı ortak savunma yapmaktadır.


     NATO'nun merkezi, örgütün Kuzey Amerika ve Avrupa'daki 28 üyesinden biri olan Belçika'nın başkenti Brüksel'de bulunmaktadır. 22 ülke NATO'nun "Barış İçin Ortaklık" adlı girişiminde yer alırken 15 ülke kurumlaşmış diyalog programlarına dahildir. Tüm NATO üyelerinin toplam askerî  harcaması, dünyadaki savunma harcamalarının %70'inden fazladır. Üyelerin savunma harcamalarının GSYİH'lerinin %2'si kadar olması gerekmektedir.

    NATO, Kore Savaşı üye ülkeleri harekete geçirene ve yüksek rütbeli iki ABD'li komutanın yönlendirmesiyle birleşik bir askerî yapı kurulana kadar siyasi bir ortaklıktan ötesi değildi. Soğuk Savaş süreci, 1955'te kurulan Varşova Paktı'na üye ülkelerle çekişmelere yol açtı. Avrupa ülkeleri ile ABD arasındaki ilişkilerin gücü üzerindeki şüpheler, bağımsız Fransız nükleer caydırıcılığına ve 1966'da Fransa'nın NATO'nun askerî kanadından çekilmesine yol açan NATO savunmasının olası bir Sovyet işgaline karşı güvenilirliğine olan şüpheler ile birlikte zaman zaman artış gösterdi. 1989'da Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra örgüt, Yugoslavya'nın dağılması sürecinin içine çekildi ve ilk askerî müdahalelerini 1992-1995 yıllarında Bosna-Hersek'te ve daha sonra 1999'da Yugoslavya'da gerçekleştirdi. Politik olarak ise eski Varşova Paktı ülkeleriyle iyi ilişkiler kurmaya çalıştı. Bu ülkelerin bir kısmı 1999 ve 2004'te ittifaka katıldı.

    Kuzey Atlantik Antlaşması'nın örgüte üye ülkelerin silahlı bir saldırıya uğrayan herhangi bir üye ülkeye yardım etmelerini öngören 5. maddesi, NATO tarihinde ilk ve tek kez 2001'deki 11 Eylül saldırılarından sonra uygulandı. Gerçekleştirilen bu saldırıların ardından askerler, NATO liderliğindeki ISAF'in emrinde Afganistan'a konuşlandırıldı. Örgüt aralarında Irak'a eğitmen yollanması, korsanlığa karşı operasyonların desteklenmesi[6] ve 2011'de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 1973 sayılı kararı uyarınca Libya üzerinde uçuşa yasak bölgeninuygulanması gibi çeşitli ek rollerde yer aldı. NATO üyelerini istişareler için toplantıya çağıran daha az etkili 4. madde, Türkiye tarafından 2003'te Irak Savaşı sırasında ve 2012'de Suriye İç Savaşı sırasında silahsız bir Türk F-4 keşif jetinin düşürülmesinin ve Suriye'den Türkiye'ye havan topu atılmasının ardından ve Polonya tarafından 2014'te Rusya'nın Kırım'a müdahalesinden sonra olmak üzere toplamda dört kere uygulandı.

    NATO BİZ MÜSLÜMANLAR İÇİN SAVAŞMAYIZ AÇIKLAMASINI YAPTI

    YAYINLAMA  14:05  |  in  HABER  |  Daha Fazla»

    Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (kısaca KAAÖ; İngilizce: North Atlantic Treaty Organization, kısaca NATO; Fransızca: Organisation du traité de l'Atlantique Nord, kısaca OTAN), 4 Nisan 1949'da 12 ülke tarafından imzalanan Kuzey Atlantik Antlaşması'na dayanarak kurulan ve farklı dönemlerde 16 ülkenin daha katıldığı uluslararası askerî ittifak. Örgüt üyeleri herhangi bir dış güçten gelebilecek saldırıya karşı ortak savunma yapmaktadır.


     NATO'nun merkezi, örgütün Kuzey Amerika ve Avrupa'daki 28 üyesinden biri olan Belçika'nın başkenti Brüksel'de bulunmaktadır. 22 ülke NATO'nun "Barış İçin Ortaklık" adlı girişiminde yer alırken 15 ülke kurumlaşmış diyalog programlarına dahildir. Tüm NATO üyelerinin toplam askerî  harcaması, dünyadaki savunma harcamalarının %70'inden fazladır. Üyelerin savunma harcamalarının GSYİH'lerinin %2'si kadar olması gerekmektedir.

    NATO, Kore Savaşı üye ülkeleri harekete geçirene ve yüksek rütbeli iki ABD'li komutanın yönlendirmesiyle birleşik bir askerî yapı kurulana kadar siyasi bir ortaklıktan ötesi değildi. Soğuk Savaş süreci, 1955'te kurulan Varşova Paktı'na üye ülkelerle çekişmelere yol açtı. Avrupa ülkeleri ile ABD arasındaki ilişkilerin gücü üzerindeki şüpheler, bağımsız Fransız nükleer caydırıcılığına ve 1966'da Fransa'nın NATO'nun askerî kanadından çekilmesine yol açan NATO savunmasının olası bir Sovyet işgaline karşı güvenilirliğine olan şüpheler ile birlikte zaman zaman artış gösterdi. 1989'da Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra örgüt, Yugoslavya'nın dağılması sürecinin içine çekildi ve ilk askerî müdahalelerini 1992-1995 yıllarında Bosna-Hersek'te ve daha sonra 1999'da Yugoslavya'da gerçekleştirdi. Politik olarak ise eski Varşova Paktı ülkeleriyle iyi ilişkiler kurmaya çalıştı. Bu ülkelerin bir kısmı 1999 ve 2004'te ittifaka katıldı.

    Kuzey Atlantik Antlaşması'nın örgüte üye ülkelerin silahlı bir saldırıya uğrayan herhangi bir üye ülkeye yardım etmelerini öngören 5. maddesi, NATO tarihinde ilk ve tek kez 2001'deki 11 Eylül saldırılarından sonra uygulandı. Gerçekleştirilen bu saldırıların ardından askerler, NATO liderliğindeki ISAF'in emrinde Afganistan'a konuşlandırıldı. Örgüt aralarında Irak'a eğitmen yollanması, korsanlığa karşı operasyonların desteklenmesi[6] ve 2011'de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 1973 sayılı kararı uyarınca Libya üzerinde uçuşa yasak bölgeninuygulanması gibi çeşitli ek rollerde yer aldı. NATO üyelerini istişareler için toplantıya çağıran daha az etkili 4. madde, Türkiye tarafından 2003'te Irak Savaşı sırasında ve 2012'de Suriye İç Savaşı sırasında silahsız bir Türk F-4 keşif jetinin düşürülmesinin ve Suriye'den Türkiye'ye havan topu atılmasının ardından ve Polonya tarafından 2014'te Rusya'nın Kırım'a müdahalesinden sonra olmak üzere toplamda dört kere uygulandı.

    New Horizons uzay aracı, Kuiper Kuşağı'nda hareket eden bir cismi görüntüleyebilmeyi başardı.

    Güneş Sistemi'nin içerisinde birçok gezegen, gök cismi ve kuşak bulunuyor. Bu dev sistemin içerisinde kendilerine yer edinmiş iki adet kuşak var. Bunlardan birisi son derece ünlü olan Asteroit Kuşağı, diğeri ise Güneş Sisteminin en uç kısımlarında bulunan ve Güneş'ten milyonlarca kilometre uzak olan Kuiper Kuşağı. Asteroit Kuşağı'na göre tam 20 kat geniş ve 20-200 kat büyük olan Kuiper Kuşağı, geçtiğimiz günlerde Plüton'a olan uçuşunu tamamlayan ve gezegenin net fotoğraflarını ilk defa çekmeyi başaran New Horizons uzay aracının gidiş güzergahında bulunuyor. Plüton'un da içerisinde yer aldığı Kuiper Kuşağı, Plüton'un dışında 2 farklı cüce gezegene ve milyonlarca donmuş gök taşına ev sahipliği yapıyor.

    Güneş ile Dünya arasındaki mesafe baz alınırsa, Güneş'e göre bu mesafeden 40 kat daha uzakta başlangıcı ve 90 kat uzaklıkta bitişi bulunan (AU 40-90) Kuiper Kuşağı, şu ana kadar net olarak görüntülenebilmiş değil. Kuiper Kuşağı'nın sahip olduğu az ışık seviyesi ve uzaklığı, bu görüntülemenin başarısız olmasının ana nedeni. Ancak bu durumu Plüton'u çoktan geride bırakmış olan New Horizons değiştirmeyi başardı. Çektiği fotoğraf sayesinde Güneş'ten tam 5.3 milyar kilometre ötede bulunan bir cismin hareket ettiğini görüntüleyen New Horizons, Kuiper Kuşağı'nda bulunan en uzak cismi görüntüleyebildiği için adını yeniden tarihe yazdırdı. New Horizon'un bu başarısından önce Kuiper Kuşağı'nda görüntülenebilmiş olan en uzak cisim 273 milyon kilometre uzaklıktaydı. 

    BİLİM ADAMLARI GÜNEŞTEN 5.3 MİLYAR UZAKLIKTA BİR CİSİM GÖRÜNTÜLEDİ

    YAYINLAMA  13:32  |  in  Uzay ve Bilim  |  Daha Fazla»

    New Horizons uzay aracı, Kuiper Kuşağı'nda hareket eden bir cismi görüntüleyebilmeyi başardı.

    Güneş Sistemi'nin içerisinde birçok gezegen, gök cismi ve kuşak bulunuyor. Bu dev sistemin içerisinde kendilerine yer edinmiş iki adet kuşak var. Bunlardan birisi son derece ünlü olan Asteroit Kuşağı, diğeri ise Güneş Sisteminin en uç kısımlarında bulunan ve Güneş'ten milyonlarca kilometre uzak olan Kuiper Kuşağı. Asteroit Kuşağı'na göre tam 20 kat geniş ve 20-200 kat büyük olan Kuiper Kuşağı, geçtiğimiz günlerde Plüton'a olan uçuşunu tamamlayan ve gezegenin net fotoğraflarını ilk defa çekmeyi başaran New Horizons uzay aracının gidiş güzergahında bulunuyor. Plüton'un da içerisinde yer aldığı Kuiper Kuşağı, Plüton'un dışında 2 farklı cüce gezegene ve milyonlarca donmuş gök taşına ev sahipliği yapıyor.

    Güneş ile Dünya arasındaki mesafe baz alınırsa, Güneş'e göre bu mesafeden 40 kat daha uzakta başlangıcı ve 90 kat uzaklıkta bitişi bulunan (AU 40-90) Kuiper Kuşağı, şu ana kadar net olarak görüntülenebilmiş değil. Kuiper Kuşağı'nın sahip olduğu az ışık seviyesi ve uzaklığı, bu görüntülemenin başarısız olmasının ana nedeni. Ancak bu durumu Plüton'u çoktan geride bırakmış olan New Horizons değiştirmeyi başardı. Çektiği fotoğraf sayesinde Güneş'ten tam 5.3 milyar kilometre ötede bulunan bir cismin hareket ettiğini görüntüleyen New Horizons, Kuiper Kuşağı'nda bulunan en uzak cismi görüntüleyebildiği için adını yeniden tarihe yazdırdı. New Horizon'un bu başarısından önce Kuiper Kuşağı'nda görüntülenebilmiş olan en uzak cisim 273 milyon kilometre uzaklıktaydı. 

    Paris’teki Louvre Müzesi’nde bulunan Mona Lisa portresini 11 yıl boyunca inceleyen Pastal Cotte, portrenin gizemini büyük ölçüde çözdüğünü iddia etti.
    Leonardo Da Vinci’nin 16. yüzyılda kavak bir pano üzerine yağlı boyayla hayat verdiği ‘Bu zamana kadar gülen en güzel kadın’ olarak bilinen Mona Lisa portresinin sırrı, yapılan bir çalışmayla büyük ihtimalle ortaya çıktı.



    Paris’teki Louvre Müzesi’nde bulunan portreyle ilgili 11 yıldır bir çalışma yapan Pascal Cotte’nin iddiasına göre tabloda başka bir kadın figürü bulunuyor. Cotte, Da Vinci’nin Mona Lisa çalışmasında daha önce kullanılan bir tuvali kullandığını iddia etti. Portrenin altında başka bir taslağın daha bulunduğunu söyleyen Cotte, "Daha yakın plandan çalışılan taslakta büyük bir burnu, ince dudakları ve kaba elleri olan bir kadın görülüyor" şeklinde konuştu. 

    Tablonun gizemini çözmek için Katman Ayrıntılandırma Yöntemi (LAM) adlı bir teknik geliştiren Cotte, bu teknik sayesinde kamera yardımıyla ışıkların yansımasını ölçerek resmin katmanları arasında neler olduğunu ortaya çıkarmaya çalışıyor. Cotte, bu yöntem için "Katman Ayrıntılandırma Yöntemi ile tıpkı bir soğan gibi katmanlara ayırdığımız tablonun, yapılışındaki tüm aşamaları görebiliyoruz" ifadelerini kullandı.

    Fransız bilim insanı olan Cotte’nin açıklamalarının ardından Louvre Müzesi’nden hala bir açıklama gelmiş değil.

    Geçtiğimiz aylarda, Lisa Gherardini olduğu iddia edilen tablodaki kişinin mezarının bulunması için bir DNA testi başvurusunda bulunulmuştu. Lisa Gherardini’nin Leonardo Da Vinci’ye 1503-06 yılları arasında modellik yaptığı iddia ediliyor.

    DÜNYANIN EN BÜYÜK GİZEMLERİNDEN BİRİ OLAN MONA LİSA'NIN GİZEMİ ORTAYA ÇIKTI

    YAYINLAMA  13:28  |  in  HABER  |  Daha Fazla»

    Paris’teki Louvre Müzesi’nde bulunan Mona Lisa portresini 11 yıl boyunca inceleyen Pastal Cotte, portrenin gizemini büyük ölçüde çözdüğünü iddia etti.
    Leonardo Da Vinci’nin 16. yüzyılda kavak bir pano üzerine yağlı boyayla hayat verdiği ‘Bu zamana kadar gülen en güzel kadın’ olarak bilinen Mona Lisa portresinin sırrı, yapılan bir çalışmayla büyük ihtimalle ortaya çıktı.



    Paris’teki Louvre Müzesi’nde bulunan portreyle ilgili 11 yıldır bir çalışma yapan Pascal Cotte’nin iddiasına göre tabloda başka bir kadın figürü bulunuyor. Cotte, Da Vinci’nin Mona Lisa çalışmasında daha önce kullanılan bir tuvali kullandığını iddia etti. Portrenin altında başka bir taslağın daha bulunduğunu söyleyen Cotte, "Daha yakın plandan çalışılan taslakta büyük bir burnu, ince dudakları ve kaba elleri olan bir kadın görülüyor" şeklinde konuştu. 

    Tablonun gizemini çözmek için Katman Ayrıntılandırma Yöntemi (LAM) adlı bir teknik geliştiren Cotte, bu teknik sayesinde kamera yardımıyla ışıkların yansımasını ölçerek resmin katmanları arasında neler olduğunu ortaya çıkarmaya çalışıyor. Cotte, bu yöntem için "Katman Ayrıntılandırma Yöntemi ile tıpkı bir soğan gibi katmanlara ayırdığımız tablonun, yapılışındaki tüm aşamaları görebiliyoruz" ifadelerini kullandı.

    Fransız bilim insanı olan Cotte’nin açıklamalarının ardından Louvre Müzesi’nden hala bir açıklama gelmiş değil.

    Geçtiğimiz aylarda, Lisa Gherardini olduğu iddia edilen tablodaki kişinin mezarının bulunması için bir DNA testi başvurusunda bulunulmuştu. Lisa Gherardini’nin Leonardo Da Vinci’ye 1503-06 yılları arasında modellik yaptığı iddia ediliyor.

    Bir çocuğun yaptığı araştırmalar, Kızıl Gezegen'e sadece bir mektup göndermenin bile çok pahalı olduğunu gözler önüne serdi.

    Başta NASA olmak üzere birçok uzay araştırma kuruluşu, sayısız uzay aracını uzayın derin karanlığına gönderiyor. Bu kuruluşların gerçekleştirdiği fırlatma görevleri çok sık gerçekleşen olaylar değil çünkü uzay araştırma kuruluşlarının da herkes gibi paraya ihtiyacı var. Mars görevleri gerçekleştirildiği zaman "neden Mars'a uzay aracı gönderip kontrol etmiyorlar ki?" şeklinde sorular soranlara cevap verebilmek adına 5 yaşındaki Oliver Giddings, Royal Mail'e bir mektup gönderdi. Bu mektubu NASA'ya ileten Royal Mail, uzay araştırma kuruluşundan genç Oliver'ın sorusunu cevaplandırmalarını istedi. Oliver gibi meraklı çocukları çok seven ve her türlü konuda onlara yardımcı olan NASA, küçük Oliver'a durumun ne kadar karmaşık olduğunu anlatabilmek adına Mars'a uzay aracı değil, sadece bir adet mektup göndermenin ne kadar pahalı olabileceğini anlattı.


    NASA Mars'a mektup gönderme görevini anlatmak için Curiosity adlı Mars aracının 700 milyon dolar'a Kızıl Gezegen'e gönderildiğini, bu mantıkla düşünülünce 100 gr mektubun uzay aracı olmadan kendi kendini Mars'a götürmesinin bile 18.000$ tutacağını belirtti.

    MARS'A MEKTUP GÖNDERMEK SİZCE NE KADAR PAHALI OLABİLİRKİ

    YAYINLAMA  13:12  |  in  Uzay ve Bilim  |  Daha Fazla»

    Bir çocuğun yaptığı araştırmalar, Kızıl Gezegen'e sadece bir mektup göndermenin bile çok pahalı olduğunu gözler önüne serdi.

    Başta NASA olmak üzere birçok uzay araştırma kuruluşu, sayısız uzay aracını uzayın derin karanlığına gönderiyor. Bu kuruluşların gerçekleştirdiği fırlatma görevleri çok sık gerçekleşen olaylar değil çünkü uzay araştırma kuruluşlarının da herkes gibi paraya ihtiyacı var. Mars görevleri gerçekleştirildiği zaman "neden Mars'a uzay aracı gönderip kontrol etmiyorlar ki?" şeklinde sorular soranlara cevap verebilmek adına 5 yaşındaki Oliver Giddings, Royal Mail'e bir mektup gönderdi. Bu mektubu NASA'ya ileten Royal Mail, uzay araştırma kuruluşundan genç Oliver'ın sorusunu cevaplandırmalarını istedi. Oliver gibi meraklı çocukları çok seven ve her türlü konuda onlara yardımcı olan NASA, küçük Oliver'a durumun ne kadar karmaşık olduğunu anlatabilmek adına Mars'a uzay aracı değil, sadece bir adet mektup göndermenin ne kadar pahalı olabileceğini anlattı.


    NASA Mars'a mektup gönderme görevini anlatmak için Curiosity adlı Mars aracının 700 milyon dolar'a Kızıl Gezegen'e gönderildiğini, bu mantıkla düşünülünce 100 gr mektubun uzay aracı olmadan kendi kendini Mars'a götürmesinin bile 18.000$ tutacağını belirtti.

    Türkiye ile Rusya arasında uçak krizinin ardından bu sefer ‘hacker saldırı’ olayları yaşanmaya başladı. 
     Türkiye, angajman kurallarını uygulayarak sınır ihlali yaptığı gerekçesiyle Rus uçağını düşürmüş ve iki ülkenin arası açılmıştı. Hatta olay o kadar büyüdü ki iki ülke arasında futbolcu transferleri bile askıya alındı. Yaşanan bu ‘limoni’ olayların arasına bir de Rus hackerların Türkiye’deki yüksek cirolu firma ve kuruluşlarının veri tabanlarına saldırısı eklendi. Rus hackerların standart bir IP aralığını sürekli olarak tarattığı, açık buldukları masaüstü paylaşımlarına ‘Brute Force’ adı verilen şifre denemeleri yaptıkları ve bu sayede şirketlerin şifrelerini kırarak server’larına erişebildikleri ortaya çıktı. Şirketlerin muhasebe ve veri tabanlarına sızarak ‘ticari sırlarına’ ulaştığı belirtilen hackerların buldukları veri tabanlarını ‘True Crypt’ ya da ‘Steganos Backup 2012’ gibi programlarla kırılması imkansız şekilde şifreledikleri belirtildi. Bir sonraki aşamada şirketlere e-posta adresi göndererek şantaj için pazarlıklara başlayan hackerlar, şirketleri kendilerine 10 ila 30 bin dolar para ödemek zorunda bırakıyorlar. 




    Türkiye içerisinden de bağlantıları olduğu tahmin edilen hackerların sunucularına eriştikleri şirketlere attığı e-posta ise şu şekilde: “Sisteminizdeki önemli gördüğüm bir kısım verilerinizi şifreledim, yine kendi sunucumuzda şifreli bir biçimde yedekledim ve orjinallerini asla geri getiremeyeceğiniz şekilde üzerlerine veri yazarak özel yazılımlarla sildim. Verilerinizi ve sunucunuzu eski haline getirmemi isterseniz talebim bunun karşılığında bana…$ ödemenizdir. Bu ödemeyi bana yapmak ve karşılığında verilerinizi almak konusunda bir karara varırsanız ……..@gmail.com adresinden ulaşabilir ve havale için gerekli bilgileri talep edebilirsiniz. Bu talebiniz karşılığında yurt dışına western union yolu ile ücret yatırmanız için size gerekli bilgileri vereceğim. Parayı yatırıp bana makbuzunuzu gönderdiğiniz taktirde, ödemeyi 15 dakika içinde teyit ettirip hemen serverinize bağlanıp en kısa süre içinde eski haline getireceğim. Yaptığınız ödeme sonrasında en kısa zamanda verilerinizi eski haline getirmek için sunucunuza bağlanacağım.”

    RUS HACKERLAR TÜRKİYENİN ÖNEMLİŞİRKETLERİNE SALDIRARAK SANAL SAVAŞ BAŞLATTI

    YAYINLAMA  09:05  |  in  HABER  |  Daha Fazla»

    Türkiye ile Rusya arasında uçak krizinin ardından bu sefer ‘hacker saldırı’ olayları yaşanmaya başladı. 
     Türkiye, angajman kurallarını uygulayarak sınır ihlali yaptığı gerekçesiyle Rus uçağını düşürmüş ve iki ülkenin arası açılmıştı. Hatta olay o kadar büyüdü ki iki ülke arasında futbolcu transferleri bile askıya alındı. Yaşanan bu ‘limoni’ olayların arasına bir de Rus hackerların Türkiye’deki yüksek cirolu firma ve kuruluşlarının veri tabanlarına saldırısı eklendi. Rus hackerların standart bir IP aralığını sürekli olarak tarattığı, açık buldukları masaüstü paylaşımlarına ‘Brute Force’ adı verilen şifre denemeleri yaptıkları ve bu sayede şirketlerin şifrelerini kırarak server’larına erişebildikleri ortaya çıktı. Şirketlerin muhasebe ve veri tabanlarına sızarak ‘ticari sırlarına’ ulaştığı belirtilen hackerların buldukları veri tabanlarını ‘True Crypt’ ya da ‘Steganos Backup 2012’ gibi programlarla kırılması imkansız şekilde şifreledikleri belirtildi. Bir sonraki aşamada şirketlere e-posta adresi göndererek şantaj için pazarlıklara başlayan hackerlar, şirketleri kendilerine 10 ila 30 bin dolar para ödemek zorunda bırakıyorlar. 




    Türkiye içerisinden de bağlantıları olduğu tahmin edilen hackerların sunucularına eriştikleri şirketlere attığı e-posta ise şu şekilde: “Sisteminizdeki önemli gördüğüm bir kısım verilerinizi şifreledim, yine kendi sunucumuzda şifreli bir biçimde yedekledim ve orjinallerini asla geri getiremeyeceğiniz şekilde üzerlerine veri yazarak özel yazılımlarla sildim. Verilerinizi ve sunucunuzu eski haline getirmemi isterseniz talebim bunun karşılığında bana…$ ödemenizdir. Bu ödemeyi bana yapmak ve karşılığında verilerinizi almak konusunda bir karara varırsanız ……..@gmail.com adresinden ulaşabilir ve havale için gerekli bilgileri talep edebilirsiniz. Bu talebiniz karşılığında yurt dışına western union yolu ile ücret yatırmanız için size gerekli bilgileri vereceğim. Parayı yatırıp bana makbuzunuzu gönderdiğiniz taktirde, ödemeyi 15 dakika içinde teyit ettirip hemen serverinize bağlanıp en kısa süre içinde eski haline getireceğim. Yaptığınız ödeme sonrasında en kısa zamanda verilerinizi eski haline getirmek için sunucunuza bağlanacağım.”

    7 Aralık 2015 Pazartesi

    TÜM ÜLKELERİN MAÇ SONUÇLARINA BAKABİLİRİSNİZ

    YAYINLAMA  11:08  |  in  MAÇ SONUÇLARI  |  Daha Fazla»

    Merhaba arkadaşlar sizlere bu yazımda twitter da başkalarını programsız nasıl takip edeceğinizi göstereceğim.

    İlk olarak takipçilerini mi yoksa takip ettiklerini mi takip edicez onu seçiyoruz ve takip edeceğimiz kişinin profiline giriyoruz.

    örneğin takip ettiklerini takip edicez. Hemen kişinin takip ettiklerine tıklıyoruz “/following” bölümü geliyor.

    ve ardında istersek “CTRL + SHiFT + J” yaparak yada “F12” ye basarak tarayıcının “Console” bölümüne geçiyoruz.



    Sağ tıklayıp “Clear console” diyoruz ve Consol’u temizliyoruz.

    ve ardından Consol’a kodumuzu yapıştırıyoruz ve Enter’a basıyoruz. takip etme işlemi başlıyor.



    İşte kodlarımız:

    var say = 0;
    2
    var limit = 1000
    3
    var totop = setInterval(function() {
    4
    $(“.ProfileCard-bio.u-dir:empty”).each(function(){
    5
    $(this).parents(“.Grid-cell.u-size1of2.u-lg-size1of3.u-mb10”).remove();
    6
    });
    7
    $(‘div.not-following:not(.protected) > button.js-follow-btn’).each(function(){
    8
    $(this).click();
    9
    if(say++ >= limit){
    10
    clearInterval(totop);
    11
    window.alert(limit+’ kişi başarıyla takip edildi.’)
    12
    return false;
    13
    }
    14
    $(“.message-text > a”).each(function(){
    15
    if ($(‘.alert-messages’).css(‘top’) === ’46px’) {
    16
    clearInterval(totop);
    17
    window.alert(“Takip limitiniz doldu. Bugün daha fazla takip yapamazsınız.”)
    18
    }
    19
    })
    20
    });
    21
    }, 1000);
    22
    setInterval(function() {
    23
    $(“.Grid-cell.u-size1of2.u-lg-size1of3.u-mb10”).remove();
    24
    }, 60000);
    25
    setInterval(function() {
    26
    window.scrollTo(0,document.body.scrollBottom);
    27
    },10009);
    28
    setInterval(function() {
    29
    window.scrollTo(0,document.body.scrollHeight);
    30
    },1000);

    TWİTTER'DA PROGRAMSIZ TAKİP ETME KODU

    YAYINLAMA  10:38  |  in  Scriptler  |  Daha Fazla»

    Merhaba arkadaşlar sizlere bu yazımda twitter da başkalarını programsız nasıl takip edeceğinizi göstereceğim.

    İlk olarak takipçilerini mi yoksa takip ettiklerini mi takip edicez onu seçiyoruz ve takip edeceğimiz kişinin profiline giriyoruz.

    örneğin takip ettiklerini takip edicez. Hemen kişinin takip ettiklerine tıklıyoruz “/following” bölümü geliyor.

    ve ardında istersek “CTRL + SHiFT + J” yaparak yada “F12” ye basarak tarayıcının “Console” bölümüne geçiyoruz.



    Sağ tıklayıp “Clear console” diyoruz ve Consol’u temizliyoruz.

    ve ardından Consol’a kodumuzu yapıştırıyoruz ve Enter’a basıyoruz. takip etme işlemi başlıyor.



    İşte kodlarımız:

    var say = 0;
    2
    var limit = 1000
    3
    var totop = setInterval(function() {
    4
    $(“.ProfileCard-bio.u-dir:empty”).each(function(){
    5
    $(this).parents(“.Grid-cell.u-size1of2.u-lg-size1of3.u-mb10”).remove();
    6
    });
    7
    $(‘div.not-following:not(.protected) > button.js-follow-btn’).each(function(){
    8
    $(this).click();
    9
    if(say++ >= limit){
    10
    clearInterval(totop);
    11
    window.alert(limit+’ kişi başarıyla takip edildi.’)
    12
    return false;
    13
    }
    14
    $(“.message-text > a”).each(function(){
    15
    if ($(‘.alert-messages’).css(‘top’) === ’46px’) {
    16
    clearInterval(totop);
    17
    window.alert(“Takip limitiniz doldu. Bugün daha fazla takip yapamazsınız.”)
    18
    }
    19
    })
    20
    });
    21
    }, 1000);
    22
    setInterval(function() {
    23
    $(“.Grid-cell.u-size1of2.u-lg-size1of3.u-mb10”).remove();
    24
    }, 60000);
    25
    setInterval(function() {
    26
    window.scrollTo(0,document.body.scrollBottom);
    27
    },10009);
    28
    setInterval(function() {
    29
    window.scrollTo(0,document.body.scrollHeight);
    30
    },1000);


    Merhaba Arkadaşlar! :)

    Bu yazımda sizlere instagramda nasıl hesabınız ID’siniz öğreneceğiniz göstereceğim.
    Jalled’in bize sunduğu bu kolaylık sayesinde text alanına instagram kullanıcı adınızı yazıp “Go” butonuna basarak İnstagram kulalnıcı adınızın ID’sini öğrenebilirsiniz.

    ID BURADAN ÖĞRENE BİLİRİZ:TIKLANYINIZ

    INSTAGRAM KULLANICI ID NASIL ÖĞRENİLİR

    YAYINLAMA  10:31  |  in  Scriptler  |  Daha Fazla»


    Merhaba Arkadaşlar! :)

    Bu yazımda sizlere instagramda nasıl hesabınız ID’siniz öğreneceğiniz göstereceğim.
    Jalled’in bize sunduğu bu kolaylık sayesinde text alanına instagram kullanıcı adınızı yazıp “Go” butonuna basarak İnstagram kulalnıcı adınızın ID’sini öğrenebilirsiniz.

    ID BURADAN ÖĞRENE BİLİRİZ:TIKLANYINIZ

    FBI'ın büyük botnet operasyonuna Microsoft ve diğer yazılım uzmanı şirketler yardımcı oluyor.
    '
    İternet dünyanın en büyük bilgi paylaşım platformu. Herkesin istediği an giriş yapabildiği ve her istediği bilgiye ulaşabildiği bu platform, çok büyük olduğu ve herkes tarafından kullanılabildiği için yararlı olduğu kadar zararlı da olabiliyor. İnternet aleminde, bilgisayarlarımızın veya kullandığımız diğer cihazların sahip olduğu sistemleri kötü amaçlarla kullanabilecek birçok program ve virüs bulunuyor. Bu virüslerden büyük bir çoğunluğu kişisel aygıtınızdaki bilgileri çalmak adına üretiliyor. Ancak bundan daha büyük amaçları hedefleyen ve bunlar için kullanılan virüslerde mevcut.

    Bazı virüsler yayıldığı bilgisayarın kullanıcısının verdiği komutlara göre hareket ederler. "Botnet" veya "zombie pc" adı verilen bu sistemler, tek bir bilgisayar tarafından kontrol edilen büyük sistemlerdir. Sistemin çalışma mantığı çok basittir. Botnet'i kontrol eden bilgisayar, ürettiği zombi virüsünün internet aracılığıyla diğer cihazlara bulaşmasını sağlar. Virüsün bulaştığı cihazlar, virüs aktif olmadığı için genelde bu virüsü saptayamazlar. Bir süre bu pasif konumunu koruyan virüs, dağıtımının yapıldığı bilgisayardan gelen komutla birlikte harekete geçer ve içinde bulunduğu sistemin internet bağlantısını kullanmaya başlar.

    Bu sistemin bağlantısı ile birlikte sistemde bulunan bilgileri ana bilgisayara aktaran veya ana bilgisayarın hedef olarak gösterdiği sunucuya giriş yapmaya çalışan zombi bilgisayarlar (botlar) bu sunucuların çökmesine neden olur. Yaşanan çökme ile ya sunucularda güvenlik açığı oluşur ve virüsün yayılımını yapan kişi bunu kullanır, ya da sunucunun çökmesi bu sunucunun sahibine pahalıya patlar. Bu gibi gariğp amaçlarla kullanılan bot sistemlerinden birisi olan Dorkbot, dünya üzerinde 100.000'den fazla cihaza yayılmış durumda.

    Dorkbot'u durdurmaya niyetli olan FBI, bu konunun uzmanlanından, yanı Microsoft'tan yardım istedi. FBI ve Microsoft'un birlikte çalışacağı bu devasa botnet'in, operasyonun ilerleyen günlerinde çökertilmesi bekleniyor.

    FBI VE MİCROSOFT GÜÇLERİNİ BİRLEŞTİREREK BOTMASTER'I ÇOKERTMEYE ÇALIŞACAKLAR

    YAYINLAMA  10:19  |  in  microsoft  |  Daha Fazla»

    FBI'ın büyük botnet operasyonuna Microsoft ve diğer yazılım uzmanı şirketler yardımcı oluyor.
    '
    İternet dünyanın en büyük bilgi paylaşım platformu. Herkesin istediği an giriş yapabildiği ve her istediği bilgiye ulaşabildiği bu platform, çok büyük olduğu ve herkes tarafından kullanılabildiği için yararlı olduğu kadar zararlı da olabiliyor. İnternet aleminde, bilgisayarlarımızın veya kullandığımız diğer cihazların sahip olduğu sistemleri kötü amaçlarla kullanabilecek birçok program ve virüs bulunuyor. Bu virüslerden büyük bir çoğunluğu kişisel aygıtınızdaki bilgileri çalmak adına üretiliyor. Ancak bundan daha büyük amaçları hedefleyen ve bunlar için kullanılan virüslerde mevcut.

    Bazı virüsler yayıldığı bilgisayarın kullanıcısının verdiği komutlara göre hareket ederler. "Botnet" veya "zombie pc" adı verilen bu sistemler, tek bir bilgisayar tarafından kontrol edilen büyük sistemlerdir. Sistemin çalışma mantığı çok basittir. Botnet'i kontrol eden bilgisayar, ürettiği zombi virüsünün internet aracılığıyla diğer cihazlara bulaşmasını sağlar. Virüsün bulaştığı cihazlar, virüs aktif olmadığı için genelde bu virüsü saptayamazlar. Bir süre bu pasif konumunu koruyan virüs, dağıtımının yapıldığı bilgisayardan gelen komutla birlikte harekete geçer ve içinde bulunduğu sistemin internet bağlantısını kullanmaya başlar.

    Bu sistemin bağlantısı ile birlikte sistemde bulunan bilgileri ana bilgisayara aktaran veya ana bilgisayarın hedef olarak gösterdiği sunucuya giriş yapmaya çalışan zombi bilgisayarlar (botlar) bu sunucuların çökmesine neden olur. Yaşanan çökme ile ya sunucularda güvenlik açığı oluşur ve virüsün yayılımını yapan kişi bunu kullanır, ya da sunucunun çökmesi bu sunucunun sahibine pahalıya patlar. Bu gibi gariğp amaçlarla kullanılan bot sistemlerinden birisi olan Dorkbot, dünya üzerinde 100.000'den fazla cihaza yayılmış durumda.

    Dorkbot'u durdurmaya niyetli olan FBI, bu konunun uzmanlanından, yanı Microsoft'tan yardım istedi. FBI ve Microsoft'un birlikte çalışacağı bu devasa botnet'in, operasyonun ilerleyen günlerinde çökertilmesi bekleniyor.

    Valve'in belki de gelmiş geçmiş en iyi oyun serisi olan ama bir türlü 3.sünü göremediğimiz Half-Life için bu sefer oldukça önemli bir detayın ortaya çıkması "Harbiden geliyor galiba" düşüncelerini ortaya çıkardı.




    Günümüzde birçok efsane ve muhteşem diyebileceğimiz yapımlar mevcut. Biten ya da devam eden birçok serinin yeni versiyonunu da heyecanla beklemeye devam ediyoruz. Ancak Valve'in bir türlü çıkaramadığı, birçok detay ve easter egg denilen durumlara rağmen hala umutla beklenilen Half-Life 3 için başka hiçbir oyunu beklemedik.

    Zamanın efsanesi, hala ilk versiyonunu bile zevkle oynatan Half-Life'ın sırf 3. oyunu bir türlü çıkmadı die Valve firmasına tonlarca mail ve şikayet gittiği aşikar. Birçok güzel yapıma imza atmasına rağmen Valve'in tüm oyuncuların gönlünü kazanabilmesi için yapması gereken tek şey de şu oyunu çıkarmak aslında.

    Şimdiye kadar birçok key "Acaba çıkıyor mu?" düşüncesini uyandıracak detaylar ortaya çıkmıştı. Fakat bu sefer çok daha farklı bir detayın ortaya çıkması birçok kesim tarafından "Harbiden geliyor galiba" düşüncesini uyandırdı ve bu konuyu öğrenen birçok kişi heyecanlanmaya tekrar başladı bile.

    Konuya gelecek olursak Steam bildiğiniz gibi Valve'in sahibi olduğu bir online oyun satış platformu. Artık oyunlar için bir rafta kutular yerine buradaki kütüphane önem taşımaya başladı. Haliyle de çıkmış ve çıkacak oyunlar Steam'in veri tabanında bir yer ediniyor. Hatta bu veri tabanına çıkacak olan oyunlar için önceden yer açılır ve gerekli ayarlamalar yapıldıktan sonra mağazasından yayınlanır. Yani eğer bu konuda biraz fazla didikler ve araştırmacı olursanız çıkacak oyunları SteamDB'de görebilirsiniz.


    undan önce Final Fantasy X/X-2 HD Remaster oyunu çıkmadan önce bu veri tabanındaki bölümünden bulunarak önceden haberdar olmuştuk. Bunun dışında birçok oyun da böylece ortaya çıktı ve önceden çıkacağı bu şekilde ortaya çıkan oyunların hepsi de şu anda piyasada olması en önemli detay. İşte tam bu noktada güvenilirliği yüksek olan ve çıkacağına işaret olan SteamDB'de bu sefer Half-Life 3 bulunuyor. Böylece birçok çevre de "Aha valla geliyor" diye sevinmekte.

    atta bunun dışında Steam'in destek bölümünde, yani oyunlarla ilgili sorunlarınızı araştırdığınız tarafta Half Life 3 bölümü de var. Evet, bu sefer "Aman Allahım geliyor" diye düşünmek, sevinmek ve umudumuzun artmasından doğal birşey yok.

    Eğer aranızda "Yok abi photoshop bunlar, görmeden inanmam" diye boşu boşuna umutlanmamak isteyenler varsa buradaki bağlantıdan Half Life 3'ün SteamDB bölümüne, buradaki bağlantıdan ise Steam Destek bölümüne göz atabilir. Merakla, heyecanla, umutla bekliyoruz!

    HALF LİFE 3 BU SEFER GERÇEKTEN GELİYOR.

    YAYINLAMA  10:13  |  in  Oyun  |  Daha Fazla»

    Valve'in belki de gelmiş geçmiş en iyi oyun serisi olan ama bir türlü 3.sünü göremediğimiz Half-Life için bu sefer oldukça önemli bir detayın ortaya çıkması "Harbiden geliyor galiba" düşüncelerini ortaya çıkardı.




    Günümüzde birçok efsane ve muhteşem diyebileceğimiz yapımlar mevcut. Biten ya da devam eden birçok serinin yeni versiyonunu da heyecanla beklemeye devam ediyoruz. Ancak Valve'in bir türlü çıkaramadığı, birçok detay ve easter egg denilen durumlara rağmen hala umutla beklenilen Half-Life 3 için başka hiçbir oyunu beklemedik.

    Zamanın efsanesi, hala ilk versiyonunu bile zevkle oynatan Half-Life'ın sırf 3. oyunu bir türlü çıkmadı die Valve firmasına tonlarca mail ve şikayet gittiği aşikar. Birçok güzel yapıma imza atmasına rağmen Valve'in tüm oyuncuların gönlünü kazanabilmesi için yapması gereken tek şey de şu oyunu çıkarmak aslında.

    Şimdiye kadar birçok key "Acaba çıkıyor mu?" düşüncesini uyandıracak detaylar ortaya çıkmıştı. Fakat bu sefer çok daha farklı bir detayın ortaya çıkması birçok kesim tarafından "Harbiden geliyor galiba" düşüncesini uyandırdı ve bu konuyu öğrenen birçok kişi heyecanlanmaya tekrar başladı bile.

    Konuya gelecek olursak Steam bildiğiniz gibi Valve'in sahibi olduğu bir online oyun satış platformu. Artık oyunlar için bir rafta kutular yerine buradaki kütüphane önem taşımaya başladı. Haliyle de çıkmış ve çıkacak oyunlar Steam'in veri tabanında bir yer ediniyor. Hatta bu veri tabanına çıkacak olan oyunlar için önceden yer açılır ve gerekli ayarlamalar yapıldıktan sonra mağazasından yayınlanır. Yani eğer bu konuda biraz fazla didikler ve araştırmacı olursanız çıkacak oyunları SteamDB'de görebilirsiniz.


    undan önce Final Fantasy X/X-2 HD Remaster oyunu çıkmadan önce bu veri tabanındaki bölümünden bulunarak önceden haberdar olmuştuk. Bunun dışında birçok oyun da böylece ortaya çıktı ve önceden çıkacağı bu şekilde ortaya çıkan oyunların hepsi de şu anda piyasada olması en önemli detay. İşte tam bu noktada güvenilirliği yüksek olan ve çıkacağına işaret olan SteamDB'de bu sefer Half-Life 3 bulunuyor. Böylece birçok çevre de "Aha valla geliyor" diye sevinmekte.

    atta bunun dışında Steam'in destek bölümünde, yani oyunlarla ilgili sorunlarınızı araştırdığınız tarafta Half Life 3 bölümü de var. Evet, bu sefer "Aman Allahım geliyor" diye düşünmek, sevinmek ve umudumuzun artmasından doğal birşey yok.

    Eğer aranızda "Yok abi photoshop bunlar, görmeden inanmam" diye boşu boşuna umutlanmamak isteyenler varsa buradaki bağlantıdan Half Life 3'ün SteamDB bölümüne, buradaki bağlantıdan ise Steam Destek bölümüne göz atabilir. Merakla, heyecanla, umutla bekliyoruz!

    Facebook kullanıcılarının intihar etmesini önleyebilemek adına yeni "intihar öneleme servisini" devreye soktuğunu bildirdi.


    Dünyanın en çok kullanılan sosyal paylaşım sitesi olmasının yanı sıra Facebook, kullanıcıların en çok vakitlerini geçirdiği site olma ünvanına da sahip. Çoğu kişini aktif olarak kullanmasa bile "açayım arka planda bulunsun" mantığı ile giriş yaptığı Facebook, son zamanlarda kullanıcıları arasında artan intihar vakalarını azaltmanın yeni yollarını arıyor. Bu kullanıcıların yaşadıkları bunalımlardan ve topluma kendilerini kabul ettirebilme isteklerinden ötürü Facebook'a giriş yaptıklarını, beğeni veya mesajlarla kendilerini iyi hissettiklerini ortaya çıkartan araştırmalardan sonra Facebook'un geliştirici ekibi, "intihar önleme servisi" adındaki bir hizmeti kullanıma sunduğunu bildirdi.
    Şu an deneme aşamasında olan intihar önleme servisi, intihar vakalarının tavan yaptığı ülkelerden birisinden yani Avustralya'da deneniyor. Facebook'un dahil olduğu intihar vakalarının çoğunda intihar eden kullanıcıların önceden Facebook'a veda notu bıraktığını, ardından bu yanlış eylemi gerçekleştirdiklerini bildiren Facebook yetkilileri, bu olayların yaşandığı sırada kullanıcıları bu niyetlerinden vazgeçirmeyi deneyecek. Bu sistemin çalışması, kullanıcıların arkadaşları sayesinde gerçekleşecek.
    Örneğin tanıdığınız birisi var ve hayatında kötü birşeyler olduğunu, intihar gibi yanlış bir eylemde bulunabileceğini düşünüyorsunuz. Facebook'un yeni servisi sayesinde bu arkadaşınızın adını servise girebileceksiniz ve Facebook o kullanıcıyı göz önünde tutmaya başlayacak. Elde edilen izlenimlerden sonra bu kullanıcı, intiharın yanlışlığını anlatan ve bu niyetinden neden vazgeçmesi gerektiğini açıklayan birkaç yazı alacak. Aynı zamanda bu servis, bahsi geçen kullanıcının yardım alabilmesi için yerel kuruluşları da bilgilendirebilecek.

    FACEBOOK İNTİHAR ÖNLEME TİMİNİ DEVREYE SOKTU

    YAYINLAMA  10:04  |  in  Facebook  |  Daha Fazla»

    Facebook kullanıcılarının intihar etmesini önleyebilemek adına yeni "intihar öneleme servisini" devreye soktuğunu bildirdi.


    Dünyanın en çok kullanılan sosyal paylaşım sitesi olmasının yanı sıra Facebook, kullanıcıların en çok vakitlerini geçirdiği site olma ünvanına da sahip. Çoğu kişini aktif olarak kullanmasa bile "açayım arka planda bulunsun" mantığı ile giriş yaptığı Facebook, son zamanlarda kullanıcıları arasında artan intihar vakalarını azaltmanın yeni yollarını arıyor. Bu kullanıcıların yaşadıkları bunalımlardan ve topluma kendilerini kabul ettirebilme isteklerinden ötürü Facebook'a giriş yaptıklarını, beğeni veya mesajlarla kendilerini iyi hissettiklerini ortaya çıkartan araştırmalardan sonra Facebook'un geliştirici ekibi, "intihar önleme servisi" adındaki bir hizmeti kullanıma sunduğunu bildirdi.
    Şu an deneme aşamasında olan intihar önleme servisi, intihar vakalarının tavan yaptığı ülkelerden birisinden yani Avustralya'da deneniyor. Facebook'un dahil olduğu intihar vakalarının çoğunda intihar eden kullanıcıların önceden Facebook'a veda notu bıraktığını, ardından bu yanlış eylemi gerçekleştirdiklerini bildiren Facebook yetkilileri, bu olayların yaşandığı sırada kullanıcıları bu niyetlerinden vazgeçirmeyi deneyecek. Bu sistemin çalışması, kullanıcıların arkadaşları sayesinde gerçekleşecek.
    Örneğin tanıdığınız birisi var ve hayatında kötü birşeyler olduğunu, intihar gibi yanlış bir eylemde bulunabileceğini düşünüyorsunuz. Facebook'un yeni servisi sayesinde bu arkadaşınızın adını servise girebileceksiniz ve Facebook o kullanıcıyı göz önünde tutmaya başlayacak. Elde edilen izlenimlerden sonra bu kullanıcı, intiharın yanlışlığını anlatan ve bu niyetinden neden vazgeçmesi gerektiğini açıklayan birkaç yazı alacak. Aynı zamanda bu servis, bahsi geçen kullanıcının yardım alabilmesi için yerel kuruluşları da bilgilendirebilecek.

    3 Aralık 2015 Perşembe


    North Carolina State University’den bazı bilim insanları, katı karbonun yeni bir formunu keşfetmeyi başardılar.


    North Carolina State University'deki (NCSU) ilim insanları, katı karbonun katı haldeki karbonun farklı bir formunu keşfetmeyi başardılar. Q-Karbon adının verildiği bu keşif, başta teknolojik aletler olmak üzere birçok ürünün yapımında kullanılabilecek.

    Q-Karbon’un grafit (yumuşak karbon) ve elmastan bazı önemli ayırt edici özellikleri bulunuyor. Örneğin Q-Karbon, elmastan çok daha sert. Ayrıca üzerine ışık geldiğinde elmasa oranla çok daha güçlü parlıyor.



    Bu formu üretmek için karbon kaynağı ve reaksiyona giren alt bir maddenin varlığı yeterli. Bu durumda en iyi seçeneklerden bir tanesi kömür gibi duruyor. Eğer Q-Karbon’un üretiminde kömür kullanılacaksa, alt malzeme olarak bulunması çok daha kolay olan plastik ya da cam tercih edilebilecek. Bu sayede formun üretim hacmi daha geniş olacak.

    Bu keşifle ilgili bir makale yayınlayan Jay Narayan, karbonun katı halde bulunan üçüncü bir fazını ortaya çıkardıklarını ve normalde bu malzemenin magma sıcaklığı sayesinde doğal yollarla oluştuğunu belirtti.

    Uzmanların açıklamalarına göre eğer Q-Karbon üretim maliyeti düşük olacak şekilde üretilebilirse, elektronik sektörünün bir numaralı parçası durumuna gelebilir. Sağlam bir materyal olmasının yanı sıra ışığa maruz kaldığında parlaklık kazanması sebebiyle Q-Karbon’un dijital ekran üretiminde kullanılabileceği söyleniyor.

    NCSU ARASTIRMAÇILARI Q-KARBON'LA DÜNYANIN EN BÜYÜK BULUŞLARINDAN BİRİNE İMZA ATTI

    YAYINLAMA  19:41  |  in  Teknoloji  |  Daha Fazla»


    North Carolina State University’den bazı bilim insanları, katı karbonun yeni bir formunu keşfetmeyi başardılar.


    North Carolina State University'deki (NCSU) ilim insanları, katı karbonun katı haldeki karbonun farklı bir formunu keşfetmeyi başardılar. Q-Karbon adının verildiği bu keşif, başta teknolojik aletler olmak üzere birçok ürünün yapımında kullanılabilecek.

    Q-Karbon’un grafit (yumuşak karbon) ve elmastan bazı önemli ayırt edici özellikleri bulunuyor. Örneğin Q-Karbon, elmastan çok daha sert. Ayrıca üzerine ışık geldiğinde elmasa oranla çok daha güçlü parlıyor.



    Bu formu üretmek için karbon kaynağı ve reaksiyona giren alt bir maddenin varlığı yeterli. Bu durumda en iyi seçeneklerden bir tanesi kömür gibi duruyor. Eğer Q-Karbon’un üretiminde kömür kullanılacaksa, alt malzeme olarak bulunması çok daha kolay olan plastik ya da cam tercih edilebilecek. Bu sayede formun üretim hacmi daha geniş olacak.

    Bu keşifle ilgili bir makale yayınlayan Jay Narayan, karbonun katı halde bulunan üçüncü bir fazını ortaya çıkardıklarını ve normalde bu malzemenin magma sıcaklığı sayesinde doğal yollarla oluştuğunu belirtti.

    Uzmanların açıklamalarına göre eğer Q-Karbon üretim maliyeti düşük olacak şekilde üretilebilirse, elektronik sektörünün bir numaralı parçası durumuna gelebilir. Sağlam bir materyal olmasının yanı sıra ışığa maruz kaldığında parlaklık kazanması sebebiyle Q-Karbon’un dijital ekran üretiminde kullanılabileceği söyleniyor.

    Teknoloji günden güne gelişiyor ve bu bir an bile durmamanın, sürekli gelişme durumunda olmasının nedeni bizleriz. Ürettiğimiz birşeyin hemen ardından bu şeyin geliştirilebilmesi için çalışmalara başlıyoruz ve teorik olarak bile olsa daha iyisinin mümkün olduğunu anladığımız anda o teknolojinin ne kadar yetersiz, ne kadar eski ve kullanışsız olduğundan yakınmaya başlıyoruz. Bu durum, bizi yarınlara taşıyan gelişmiş teknolojinin oluşmasını ve onları kullanabilmemiz sağlıyor. Ancak sürekli böyle bir gelişmenin içerisinde olduğumuz için nelere sahip olduğumuzu tam olarak anlayamıyoruz. İşte teknolojinin mümkün kıldığı ve hayal ettiğimiz geleceğe çoktan kavuştuğumuzu gösteren 14 üstün teknoloji.
    1-Cihazlarınızı Hareketlerinizle Kontrol Etme 2-Bir Uygulamayla Yazıları Farklı Dile Çevirme
    3-İçerisinin Boş Olup Olmadığını Gösteren Kilit
    4-İçerisinin Boş Olup Olmadığını Gösteren Kilit
    5-Kaliteli Konserve Yiyecekleri
    6-Sensörlü Aletler
    7-İnteraktif Uygulamalar
    8-Akıllı Ev Eşyaları
    9-Akıllı Robotlar
    10-Kendi Kendini Süren Araçlar
    11-3D Yazıcı
    12-İnteraktif Reklamlar

    13-Simülasyon Uygulamaları

    14-Hız Olarak İnsanı Geride Bırakan Robotlar

    BİLİM KURGU FİLMLERİNDE GÖRDÜĞÜMÜZ TEKNOLOJİK ALETLER ŞİMDİDEN BİZLERİ GELECEĞE TAŞIDI

    YAYINLAMA  19:15  |  in  Teknoloji  |  Daha Fazla»

    Teknoloji günden güne gelişiyor ve bu bir an bile durmamanın, sürekli gelişme durumunda olmasının nedeni bizleriz. Ürettiğimiz birşeyin hemen ardından bu şeyin geliştirilebilmesi için çalışmalara başlıyoruz ve teorik olarak bile olsa daha iyisinin mümkün olduğunu anladığımız anda o teknolojinin ne kadar yetersiz, ne kadar eski ve kullanışsız olduğundan yakınmaya başlıyoruz. Bu durum, bizi yarınlara taşıyan gelişmiş teknolojinin oluşmasını ve onları kullanabilmemiz sağlıyor. Ancak sürekli böyle bir gelişmenin içerisinde olduğumuz için nelere sahip olduğumuzu tam olarak anlayamıyoruz. İşte teknolojinin mümkün kıldığı ve hayal ettiğimiz geleceğe çoktan kavuştuğumuzu gösteren 14 üstün teknoloji.
    1-Cihazlarınızı Hareketlerinizle Kontrol Etme 2-Bir Uygulamayla Yazıları Farklı Dile Çevirme
    3-İçerisinin Boş Olup Olmadığını Gösteren Kilit
    4-İçerisinin Boş Olup Olmadığını Gösteren Kilit
    5-Kaliteli Konserve Yiyecekleri
    6-Sensörlü Aletler
    7-İnteraktif Uygulamalar
    8-Akıllı Ev Eşyaları
    9-Akıllı Robotlar
    10-Kendi Kendini Süren Araçlar
    11-3D Yazıcı
    12-İnteraktif Reklamlar

    13-Simülasyon Uygulamaları

    14-Hız Olarak İnsanı Geride Bırakan Robotlar

    Japonya'nın bir süre önce göreve gönderdiği uzay aracı, uzak mesafelerden gezegenimizi ve uydumuzu görüntüledi.

     
    Uzay oldukça büyük alana sahip. İnsanların ancak hayal edebildiği bu devasa büyüklük, içerisinde sayısız gezegen, yıldız ve diğer gök cisimlerinden bulunduruyor. Biz kendimizi çok özel, çok farklı görsekte sadece bu sıradan gezegenlerden birisinde yaşayan canlılarız. Japonya'nın bir süre önce uzaya gönderdiği ve test aşamasında olan uzay aracı, Dünya'nın ve Dünya'nın uydusu Ay'ın ne kadar sıradan ve yalnız olduğunu gösteren fotoğraflar çekti. Aynı fotoğraf karesini paylaşan Dünya ve Ay, birbirlerinden çok uzak olmalarına rağmen son derece yakın görünüyorlar.





    "Hayabusa 2" ismindeki bu Japon uzay aracı, robotik bir keşif aracı. 2014 senesinin Aralık ayında uzaya gönderilmiş olan Hayabusa 2, fırlatılmasının üzerinden neredeyse 1 sene geçmesinin ardından bu görüntüyü kaydedebilecek kadar uzaklaşabildi. 2018 senesinde görevi olan Ryugu asteoritine yaklaşacak ve bu astereoti inceleyecek olan Hayabusa 2, Dünya'nın ve Ay'ın bulunduğu bu fotoğrafı 26 Kasım tarihinde çekti ancak verilerin Dünya'ya ulaşması biraz zaman aldığından dolayı ancak gerçekleşebildi.

    JAPON UZAY ARACI UYDUMUZ OLAN AY'IN DÜNYA İLE BİRLİKTELİĞİNİ GÖZLEMLEDİ

    YAYINLAMA  18:23  |  in  Uzay ve Bilim  |  Daha Fazla»

    Japonya'nın bir süre önce göreve gönderdiği uzay aracı, uzak mesafelerden gezegenimizi ve uydumuzu görüntüledi.

     
    Uzay oldukça büyük alana sahip. İnsanların ancak hayal edebildiği bu devasa büyüklük, içerisinde sayısız gezegen, yıldız ve diğer gök cisimlerinden bulunduruyor. Biz kendimizi çok özel, çok farklı görsekte sadece bu sıradan gezegenlerden birisinde yaşayan canlılarız. Japonya'nın bir süre önce uzaya gönderdiği ve test aşamasında olan uzay aracı, Dünya'nın ve Dünya'nın uydusu Ay'ın ne kadar sıradan ve yalnız olduğunu gösteren fotoğraflar çekti. Aynı fotoğraf karesini paylaşan Dünya ve Ay, birbirlerinden çok uzak olmalarına rağmen son derece yakın görünüyorlar.





    "Hayabusa 2" ismindeki bu Japon uzay aracı, robotik bir keşif aracı. 2014 senesinin Aralık ayında uzaya gönderilmiş olan Hayabusa 2, fırlatılmasının üzerinden neredeyse 1 sene geçmesinin ardından bu görüntüyü kaydedebilecek kadar uzaklaşabildi. 2018 senesinde görevi olan Ryugu asteoritine yaklaşacak ve bu astereoti inceleyecek olan Hayabusa 2, Dünya'nın ve Ay'ın bulunduğu bu fotoğrafı 26 Kasım tarihinde çekti ancak verilerin Dünya'ya ulaşması biraz zaman aldığından dolayı ancak gerçekleşebildi.

    Dr. Bilgin Çiftçi’nin kendi fotoğrafıyla Smeagol’ın görselini yan yana koymasını hakaret olarak algılayarak dava açan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın davasına filmin yönetmeni de dahil oldu.


    Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendi fotoğrafıyla Yüzüklerin Efendisi filmindeki karakterlerden olan Smeagol’ın görselini yan yana koyarak Facebook sayfasından paylaşan Dr. Bilgi Çiftçi hakkında iki yıl hapis istemiyle hakaret davası açmıştı. Dava daha sonra çok ilginç bir hale gelerek Gollum diye bahsedilen karakterin Smeagol mu yoksa Gollum mu olduğunun belirlenmesi için bilirkişi istendi. Bilirkişinin raporuna göre Gollum’un nasıl bir karakter olduğu ortaya çıkacak ve hazırlanan rapor mahkemeye sunulacaktı.

    Olaylar bu şekilde gelişmeye başladıktan sonra Yüzüklerin Efendisi filminin senaristi ve yönetmeni olan Peter Jackson olaya dahil olarak bahsi geçen karakterin Gollum değil Smeagol olduğunu belirtti. Jackson, ‘Eğer dava için söz konusu olan resimler bunlarsa, kesin olarak söylemeliyim ki Gollum’u yansıtmıyor. Görüntülerdeki karakterin adı Smeagol’dır’ dedi.



    (sol taraftaki Smeagol, sağ taraftaki de Gollum)

    Filmi izleyenler Gollum’la Smeagol karakterleri arasındaki farkı bilirler fakat biz yine de açıklayalım. Gollum, Orta Dünya Evreni için ortaya çıkarılan kurgusal bir karakter. Aslında bu karakter Smeagol, fakat Mordor Diyarı’nda dövülen tek yüzüğü taktıktan sonra yüzük onu tanınmayacak hale getirip şeytani bir karaktere bürünmesini sağladı. Jackson’ın açıklamalarına göre Smeagol, oldukça tatlı ve neşeli bir karakter. Dolayısıyla Smeagol’ın Gollum’la karıştırılmaması ve söz konusu davada geçen görsellerin hiçbir şekilde dava konusu haline getirilmemesi gerektiği söylendi.

    Davanın dördüncü duruşmasında Mahkeme Başkanı Hakim Murat Saz, Gollum’un kötü bir karakter olup olmadığının ortaya çıkarılması için iki davranış bilimcisi ve sinema - televizyon eserleri uzmanı tarafından incelenmesinin ardından bilirkişiye gönderilmesi kararını vermişti. Bakalım Peter Jackson’ın açıklamaları davanın gidişatını etkileyecek mi.

    CUMHURBAŞKANI ERDOĞANIN HAKARET DAVASINA YENİ KİŞİLER EKLENDİ

    YAYINLAMA  18:00  |  in  HABER  |  Daha Fazla»

    Dr. Bilgin Çiftçi’nin kendi fotoğrafıyla Smeagol’ın görselini yan yana koymasını hakaret olarak algılayarak dava açan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın davasına filmin yönetmeni de dahil oldu.


    Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendi fotoğrafıyla Yüzüklerin Efendisi filmindeki karakterlerden olan Smeagol’ın görselini yan yana koyarak Facebook sayfasından paylaşan Dr. Bilgi Çiftçi hakkında iki yıl hapis istemiyle hakaret davası açmıştı. Dava daha sonra çok ilginç bir hale gelerek Gollum diye bahsedilen karakterin Smeagol mu yoksa Gollum mu olduğunun belirlenmesi için bilirkişi istendi. Bilirkişinin raporuna göre Gollum’un nasıl bir karakter olduğu ortaya çıkacak ve hazırlanan rapor mahkemeye sunulacaktı.

    Olaylar bu şekilde gelişmeye başladıktan sonra Yüzüklerin Efendisi filminin senaristi ve yönetmeni olan Peter Jackson olaya dahil olarak bahsi geçen karakterin Gollum değil Smeagol olduğunu belirtti. Jackson, ‘Eğer dava için söz konusu olan resimler bunlarsa, kesin olarak söylemeliyim ki Gollum’u yansıtmıyor. Görüntülerdeki karakterin adı Smeagol’dır’ dedi.



    (sol taraftaki Smeagol, sağ taraftaki de Gollum)

    Filmi izleyenler Gollum’la Smeagol karakterleri arasındaki farkı bilirler fakat biz yine de açıklayalım. Gollum, Orta Dünya Evreni için ortaya çıkarılan kurgusal bir karakter. Aslında bu karakter Smeagol, fakat Mordor Diyarı’nda dövülen tek yüzüğü taktıktan sonra yüzük onu tanınmayacak hale getirip şeytani bir karaktere bürünmesini sağladı. Jackson’ın açıklamalarına göre Smeagol, oldukça tatlı ve neşeli bir karakter. Dolayısıyla Smeagol’ın Gollum’la karıştırılmaması ve söz konusu davada geçen görsellerin hiçbir şekilde dava konusu haline getirilmemesi gerektiği söylendi.

    Davanın dördüncü duruşmasında Mahkeme Başkanı Hakim Murat Saz, Gollum’un kötü bir karakter olup olmadığının ortaya çıkarılması için iki davranış bilimcisi ve sinema - televizyon eserleri uzmanı tarafından incelenmesinin ardından bilirkişiye gönderilmesi kararını vermişti. Bakalım Peter Jackson’ın açıklamaları davanın gidişatını etkileyecek mi.

    NASA Güneş inceleme rasathanesinin kurulmasının 20. yılına özel Güneş'in neredeyse tamamen anlatıldığı bir video yayınladı.




    Dünyanın en büyük uzay araştırma ve inceleme kurumlarından birisi olan NASA, yıllardır araştırmalarına devam ediyor. NASA bundan tam 20 sene önce, 1995 senesinde içinde bulunduğumuz sisteme hayat veren, Dünya'da bulunan hayatın ana kaynağı olan Güneş'in incelenmesine ve bu dev alev topu hakkında daha fazla bilgiye erişilmesine karar verdi. Bu nedenle Güneş'in hareketlerini, yörüngesini, yapısını ve Dünya'nın dış kısmında bulunan heliosferi inceleyen The Solar & Heliospheric Observatory (SOHO) kuruldu. Kurulmasının ardından Güneş hakkında birçok konuda bizleri bilgilendiren SOHO'nun kuruluş yıldönümüne özel olarak Güneş'in farklı görüntülerinin bulunduğu özel bir video hazırlandı.


    NASA tarafından dün akşam saatlerinde yayınlanan bu video, Güneş'in farklı teknolojiye sahip kameralar kullanılarak kaydedilen görüntülerini içeriyor. Aynı zamanda bu görüntülerin kaydedildiği ilk senelerde görüntülerden birisi (videonun başında yer alan Güneş'in mavi olarak görülebildiği görüntüler) UFO teorilerinin ortaya çıkmasına neden olmuştu. Teorilerin ortaya çıkış nedeni Güneş tarafından yayılan ısının netçe görülebildiği bu kamera görüntülerinde gezegenlerin etraflarından yayılan beyaz ışıklar.







    Ortalığı karıştırmaya yeten bu görüntüler, gezegenlerin
    etraflarından o ışığın çıkması nedeniyle uzun bir süre açıklanamamış,
    ancak sonra bu ışıkların sadece Güneş'in ön kısmında duran gezegenlerin
    parlaklığından dolayı oluştuğu belirtilmişti.

    Aynı zamanda
    geçtiğimiz günlerde NASA tarafından yapılan açıklamalarda Mars'ın
    atmosferinin Güneş tarafından yok edildiğinden de söz edilmişti.
    Dünya'nın manyetik alanı hakkında oldukça çok bilgiye ve inceleme
    cihazlarına sahip olması nedeniyle yapılan bu çalışmalara SOHO da
    yardımcı olmuştu.

    NASA GÜNEŞ'İN ÇOK ÖZEL BİR VİDEOSUNU YAYINLADI

    YAYINLAMA  17:42  |  in  Uzay ve Bilim  |  Daha Fazla»

    NASA Güneş inceleme rasathanesinin kurulmasının 20. yılına özel Güneş'in neredeyse tamamen anlatıldığı bir video yayınladı.




    Dünyanın en büyük uzay araştırma ve inceleme kurumlarından birisi olan NASA, yıllardır araştırmalarına devam ediyor. NASA bundan tam 20 sene önce, 1995 senesinde içinde bulunduğumuz sisteme hayat veren, Dünya'da bulunan hayatın ana kaynağı olan Güneş'in incelenmesine ve bu dev alev topu hakkında daha fazla bilgiye erişilmesine karar verdi. Bu nedenle Güneş'in hareketlerini, yörüngesini, yapısını ve Dünya'nın dış kısmında bulunan heliosferi inceleyen The Solar & Heliospheric Observatory (SOHO) kuruldu. Kurulmasının ardından Güneş hakkında birçok konuda bizleri bilgilendiren SOHO'nun kuruluş yıldönümüne özel olarak Güneş'in farklı görüntülerinin bulunduğu özel bir video hazırlandı.


    NASA tarafından dün akşam saatlerinde yayınlanan bu video, Güneş'in farklı teknolojiye sahip kameralar kullanılarak kaydedilen görüntülerini içeriyor. Aynı zamanda bu görüntülerin kaydedildiği ilk senelerde görüntülerden birisi (videonun başında yer alan Güneş'in mavi olarak görülebildiği görüntüler) UFO teorilerinin ortaya çıkmasına neden olmuştu. Teorilerin ortaya çıkış nedeni Güneş tarafından yayılan ısının netçe görülebildiği bu kamera görüntülerinde gezegenlerin etraflarından yayılan beyaz ışıklar.







    Ortalığı karıştırmaya yeten bu görüntüler, gezegenlerin
    etraflarından o ışığın çıkması nedeniyle uzun bir süre açıklanamamış,
    ancak sonra bu ışıkların sadece Güneş'in ön kısmında duran gezegenlerin
    parlaklığından dolayı oluştuğu belirtilmişti.

    Aynı zamanda
    geçtiğimiz günlerde NASA tarafından yapılan açıklamalarda Mars'ın
    atmosferinin Güneş tarafından yok edildiğinden de söz edilmişti.
    Dünya'nın manyetik alanı hakkında oldukça çok bilgiye ve inceleme
    cihazlarına sahip olması nedeniyle yapılan bu çalışmalara SOHO da
    yardımcı olmuştu.

    2 Aralık 2015 Çarşamba


    Dünyanın en uzun gökdeleni The Bridge için çalışmalar başladı ve 10 yıl sonra 2025 yılında Irak'ın güneyindeki Basra bölgesinde 1152 metre yüksekliğiyle boy gösterecek.

    Geçtiğimiz yıllarda savaş ortamını yoğun olarak yaşayan Irak şimdi de bambaşka bir durum ile konuşulacak. AMBS Architect adlı Iraklı mimarlık firması tarafından tasarlanan The Bridge, yani köprü adındaki bir bina yapım aşamasına geçirilip bitirilirse dünyanın en uzun binası olacak ve bu bina güneş enerjisi ile çalışacak.

    Daha önce size buradan bahsettiğimiz ve şimdi detaylarına ulaştığımız The Bridge tamı tamına 1152 metre boyunda olacak ve adını bu uzunluğundan dem vurmak için yeryüzü ile gökyüzü arasında bir köprü olacağı izlenimi nedeniyle seçildi. Ayrıca bu bina şu anda yapım aşamaında olan Suudi Arabistan'daki Kingdom Tower, Şangay'daki Dünya Finans Merkezi ve Dubai'nin ünlü Burj Khalifa kulelerinden de çok daha büyük olarak rekoru da eline alacak.

    İçinde home-office, otel ve rezidans bölümleri olacak olan binada doğal bahçeler, parklar ve alışveriş merkezleri olacak. 1.550.908 metre kare alan kaplayacak binanın aynı zamanda kendi raylı sistemi bile olacak. Bu sebeple "Dünyanın En Yüksek Şehri" gibi ilginç bir ünvanı alabilecek olan The Bridge'in 1152m yüksekliğinin 964. metresine kadar yaşam alanı bulunacak ve bu 964 metre yükseklikte tam 241. katı en yükseği olacak. Bunun üzerine 188m uzunluğunda bir anten yerleştirilecek olan kule aslında 4 ayrı kulenin birleşiminden bir gökdelen olacak.



    Yukarıda görebileceğiniz gibi 964m, 724m, 484m ve 244m yüksekliklerine sahip bu dört kulenin aynı zamanda 3 ayrı bağlantı noktaları bulunacak. Ortada 3 ayrı dairesel bağlantılara da sahip olacak olan The Bridge'de ayrıca bu bölümlerde helikopter pisti gibi bölümler de yer alacak. Bu açıdan bakıldığında en yakın rakibi olan ve yapımına devam edilen 1km uzunluğundaki Suudi Arabistan'ın Kraliyet Kulesi'nin yaşanabilir alanı olan 720m'sini geçen 2 ayrı kule yapılmış olacak. 

    2025 yılında tamamlanması planlanan The Bridge, yeteri kadar desteği alıp mühendislik ve inşaat aşamasına geçtiği taktirde dünyanın en uzun gökdelenini de Irak'a kazandıracak ve dünyanın en prestijli merkezlerinden biri de bu sayede Basra olacak.

    İNSANLAR AÇLIKTAN ÖLÜRKEN ONLAR 1KM UZUNLUĞUNDA BİNA YAPACAKLAR

    YAYINLAMA  09:48  |  in  HABER  |  Daha Fazla»


    Dünyanın en uzun gökdeleni The Bridge için çalışmalar başladı ve 10 yıl sonra 2025 yılında Irak'ın güneyindeki Basra bölgesinde 1152 metre yüksekliğiyle boy gösterecek.

    Geçtiğimiz yıllarda savaş ortamını yoğun olarak yaşayan Irak şimdi de bambaşka bir durum ile konuşulacak. AMBS Architect adlı Iraklı mimarlık firması tarafından tasarlanan The Bridge, yani köprü adındaki bir bina yapım aşamasına geçirilip bitirilirse dünyanın en uzun binası olacak ve bu bina güneş enerjisi ile çalışacak.

    Daha önce size buradan bahsettiğimiz ve şimdi detaylarına ulaştığımız The Bridge tamı tamına 1152 metre boyunda olacak ve adını bu uzunluğundan dem vurmak için yeryüzü ile gökyüzü arasında bir köprü olacağı izlenimi nedeniyle seçildi. Ayrıca bu bina şu anda yapım aşamaında olan Suudi Arabistan'daki Kingdom Tower, Şangay'daki Dünya Finans Merkezi ve Dubai'nin ünlü Burj Khalifa kulelerinden de çok daha büyük olarak rekoru da eline alacak.

    İçinde home-office, otel ve rezidans bölümleri olacak olan binada doğal bahçeler, parklar ve alışveriş merkezleri olacak. 1.550.908 metre kare alan kaplayacak binanın aynı zamanda kendi raylı sistemi bile olacak. Bu sebeple "Dünyanın En Yüksek Şehri" gibi ilginç bir ünvanı alabilecek olan The Bridge'in 1152m yüksekliğinin 964. metresine kadar yaşam alanı bulunacak ve bu 964 metre yükseklikte tam 241. katı en yükseği olacak. Bunun üzerine 188m uzunluğunda bir anten yerleştirilecek olan kule aslında 4 ayrı kulenin birleşiminden bir gökdelen olacak.



    Yukarıda görebileceğiniz gibi 964m, 724m, 484m ve 244m yüksekliklerine sahip bu dört kulenin aynı zamanda 3 ayrı bağlantı noktaları bulunacak. Ortada 3 ayrı dairesel bağlantılara da sahip olacak olan The Bridge'de ayrıca bu bölümlerde helikopter pisti gibi bölümler de yer alacak. Bu açıdan bakıldığında en yakın rakibi olan ve yapımına devam edilen 1km uzunluğundaki Suudi Arabistan'ın Kraliyet Kulesi'nin yaşanabilir alanı olan 720m'sini geçen 2 ayrı kule yapılmış olacak. 

    2025 yılında tamamlanması planlanan The Bridge, yeteri kadar desteği alıp mühendislik ve inşaat aşamasına geçtiği taktirde dünyanın en uzun gökdelenini de Irak'a kazandıracak ve dünyanın en prestijli merkezlerinden biri de bu sayede Basra olacak.

    Zuckerberg çifti sonunda ebeveyn olmanın mutluğunu yaşadı. Kızlarına kavuşan çift, yaptıkları açıklamada servetlerinin %99'unu bağışlayacaklarını duyurdu.

    Ve sonunda beklenen oldu. Facebook'un kurucusu ve CEO'su olan Mark Zuckerberg ve eşi Priscilla artık birer ebeveyn. Bir süredir çocuk bekleyen çift, kızları Max'e sonunda kavuştular.

    Kendi Facebook profilinden ''kızımıza mektup'' adlı bir gönderi paylaşan Zuckerberg, hem yeni doğan çocuğu hakkında duygularını dile getirmeye çalıştı, hem de eşi ile birlikte aldıkları oldukça önemli bir kararın duyurusunu gerçekleştirdi.

    Gerek şirketi aracılığıyla, gerekse bireysel olarak yaptığı bağışlar ile adından sıkça söz ettiren Zuckerberg, eşi ile birlikte 2009 yılında kurduğu Chan Zuckerberg Initiative ile de bu bağış işini kapsamlı şekilde yürütmekte. Şimdi ise ilk çocuklarına kavuşmanın heyecanını yaşayan çift, oldukça örnek bir davranışa imza atarak önemli bir karar aldılar. 

    Kızı için yazdığı mektupta bizzat Zuckerberg tarafından belirtilen karara göre çift, Facebook hisselerinin %99'unu bağışlayacaklar. Ki bu %99'luk hisse 45 milyar dolar civarında bir miktar demek. Tabii bu bağış bir gecede gerçekleşmeyecek. ''Yaşam boyu'' olacak bu bağış, sürekli olarak gerekli yerlere de yardımın ulaşmasında büyük önem taşımakta.

    Chan Zuckerberg Initiative, iki önemli alana odaklanmakta; insanın sahip olduğu potansiyelin geliştirilmesi ve eşitliğin sağlanması. Zuckerberg yaptığı açıklamada amacının hastalıkların tedavisinde yardımcı olmak, çevreyi temizlemek ve girişimciliği geliştirmek gibi gayeler olduğunu söylemekte. 

    Priscilla and I are so happy to welcome our daughter Max into this world!For her birth, we wrote a letter to her about...
    Posted by Mark Zuckerberg on 1 Aralık 2015 Salı

    Aslında Zuckerberg çiftinin bu hamlesi, sektörün bir diğer dev ismi Microsoft'un CEO'su Bill Gates ve eşi Melinda Gates'in hamlesine oldukça benzemekte. Gates çifti de bütün mal varlıklarını hayat boyunca bağışlama durumunu seçerek örnek bir davranış sergilemişlerdi.

    Artık tüm düşüncelerinin kızlarına iyi bir gelecek kurma olduğunu belirten Zuckerberg, kızının da içinde bulunacağı gelecek nesillere daha eşit ve yaşanabilir bir dünya bırakmak için elinden ne geliyorsa yapmaya hazır olduğunu da belirtmekte. Kızının doğumuyla birlikte Facebook'tan birkaç aylığına ayrılmaya hazırlanan Zuckerberg'in işinin başına döndüğü zaman bu bağış olaylarını çok daha detaylı, kapsamlı şekilde ele alması bekleniyor. 

    BABA OLAN ZUCKERBERG YENİ VELEDİ İÇİN SERVETİNİN %99 BAĞIŞLADI

    YAYINLAMA  09:41  |  in  HABER  |  Daha Fazla»

    Zuckerberg çifti sonunda ebeveyn olmanın mutluğunu yaşadı. Kızlarına kavuşan çift, yaptıkları açıklamada servetlerinin %99'unu bağışlayacaklarını duyurdu.

    Ve sonunda beklenen oldu. Facebook'un kurucusu ve CEO'su olan Mark Zuckerberg ve eşi Priscilla artık birer ebeveyn. Bir süredir çocuk bekleyen çift, kızları Max'e sonunda kavuştular.

    Kendi Facebook profilinden ''kızımıza mektup'' adlı bir gönderi paylaşan Zuckerberg, hem yeni doğan çocuğu hakkında duygularını dile getirmeye çalıştı, hem de eşi ile birlikte aldıkları oldukça önemli bir kararın duyurusunu gerçekleştirdi.

    Gerek şirketi aracılığıyla, gerekse bireysel olarak yaptığı bağışlar ile adından sıkça söz ettiren Zuckerberg, eşi ile birlikte 2009 yılında kurduğu Chan Zuckerberg Initiative ile de bu bağış işini kapsamlı şekilde yürütmekte. Şimdi ise ilk çocuklarına kavuşmanın heyecanını yaşayan çift, oldukça örnek bir davranışa imza atarak önemli bir karar aldılar. 

    Kızı için yazdığı mektupta bizzat Zuckerberg tarafından belirtilen karara göre çift, Facebook hisselerinin %99'unu bağışlayacaklar. Ki bu %99'luk hisse 45 milyar dolar civarında bir miktar demek. Tabii bu bağış bir gecede gerçekleşmeyecek. ''Yaşam boyu'' olacak bu bağış, sürekli olarak gerekli yerlere de yardımın ulaşmasında büyük önem taşımakta.

    Chan Zuckerberg Initiative, iki önemli alana odaklanmakta; insanın sahip olduğu potansiyelin geliştirilmesi ve eşitliğin sağlanması. Zuckerberg yaptığı açıklamada amacının hastalıkların tedavisinde yardımcı olmak, çevreyi temizlemek ve girişimciliği geliştirmek gibi gayeler olduğunu söylemekte. 

    Priscilla and I are so happy to welcome our daughter Max into this world!For her birth, we wrote a letter to her about...
    Posted by Mark Zuckerberg on 1 Aralık 2015 Salı

    Aslında Zuckerberg çiftinin bu hamlesi, sektörün bir diğer dev ismi Microsoft'un CEO'su Bill Gates ve eşi Melinda Gates'in hamlesine oldukça benzemekte. Gates çifti de bütün mal varlıklarını hayat boyunca bağışlama durumunu seçerek örnek bir davranış sergilemişlerdi.

    Artık tüm düşüncelerinin kızlarına iyi bir gelecek kurma olduğunu belirten Zuckerberg, kızının da içinde bulunacağı gelecek nesillere daha eşit ve yaşanabilir bir dünya bırakmak için elinden ne geliyorsa yapmaya hazır olduğunu da belirtmekte. Kızının doğumuyla birlikte Facebook'tan birkaç aylığına ayrılmaya hazırlanan Zuckerberg'in işinin başına döndüğü zaman bu bağış olaylarını çok daha detaylı, kapsamlı şekilde ele alması bekleniyor. 

    Hakkımızda birşey yok-Başa Dön
    Copyright © 2015 TechnoZeka. Technozeka Template by Technozeka
    Proudly Powered by technozeka.
    back to Top